7 Nisan 2011 Perşembe

Atasözleri



Abanın kadri yağmurda bilinir.

Abdala “kar yağıyor” demişler, “titremeye hazırım” demiş.

Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.


Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.


Abdalın dostluğu köy görünceye kadar.


Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur.


Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık.


Acele ile menzil alınmaz.


Acele işe şeytan karışır.


Acemi katır kapı önünde yük indirir.


Acıkan doymam (sanır), susayan kanmam sanır.


Acıkmış kudurmuştan beterdir.


Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur.


Acı patlıcanı kırağı çalmaz.


Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden (çıkarır), tatlı söz (dil) yılanı deliğinden
(ininden) çıkarır.


Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez.


Aç at yol almaz, aç it av almaz.


Aç ayı oynamaz.


Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız (yüzsüz) edersin.


Aç doymam, tok acıkmam sanır.


Aç elini kora sokar.


Aç gözünü, açarlar gözünü.


Açık ağız aç kalmaz.


Açık yaraya tuz ekilmez.


Açık yerde tepecik kendini dağ sanır.


Açılan solar, ağlayan güler.


Açın gözü ekmek teknesindedir (olur).


Açın karnı doyar, gözü doymaz.


Aç kurt bile komşusunu dalamaz.


Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna.


Aç ne yemez, tok ne demez.


Aç tavuk (düşünde) kendini buğday (arpa, darı) ambarında sanır (görür).


Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.


Aç tokun yüzüne bakmakla doymaz.


Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz.


Adam adama her daim muhtaç (gerek olur).


Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz).


Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar).


Adam adam denmekle adam olmaz.


Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu.


Adam adamı bir kere (defa) aldatır.


Adama dayanma ölür, duvara (ağaca) dayanma yıkılır (kurur).


Adam ahbabından bellidir (Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu diyeyim).


Adamak kolay, ödemek güçtür.

Adamın (insanın) adı çıkacağına (çıkmaktansa) canı çıksın (çıkması yeğdir).


Adamın iyisi alış verişte belli olur.


Adamın iyisi iş başında belli olur.


Adamını yere bakanından, suyun ağır (sessiz) akanından kork (sakın).


Adam olana bir söz yeter.


Âdemoğlu (insanoğlu) çiğ süt emmiştir.


Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur.


Ağacı kurt, insanı dert yer.


Ağaç kökünden yıkılır.


Ağaç yaprağı ile güzeldir (gürler).


Ağaç yaş iken eğilir.


Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter.


Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır.


Ağır kazan geç kaynar.


Ağır ol, batman gelesin.


Ağır taş batman döver (yerinden oynamaz).


Ağır yongayı yel kaldırmaz.


Ağız yer, yüz utanır.


Ağlamayan çocuğa meme vermezler.


Ağlatan gülmez.


Ağrısız baş mezarda gerek (olur).


Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar.


Ah alan onmaz.


Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer.


Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez.


Ahmak iti yol kocatır.


Akacak kan damarda durmaz.


Ak akçe kara gün içindir.


Akan su yosun (pislik) tutmaz.


Akar su çukurunu kendi kazar.


Akan suya inanma, el oğluna güvenme.


Akıl akıldan üstündür.


Akıl için tarik (yol) birdir.


Akıl kişiye (adama) sermayedir.


Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır (Deli dostun olacağına akıllı düşmanın
olsun).


Akıllı hırsız, şaşkın ev sahibini bastırır.


Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer.


Akıllıyı arkada tutma, akılsızı kılavuz etme.


Akıl para ile satılmaz.


Akılsız başın zahmetini (cezasını) ayaklar çeker.


Akıl yaşta değil baştadır.


Ak koyunun kara kuzusu da olur.


Akla gelmeyen başa gelir.


Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama.


Akraba (dost) ile ye, iç, alışveriş etme.


Akşama karşı gitme, tana karşı yatma.


Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir (iyidir).


Alacağın olsunda da alakargada olsun.


Alacakla verecek (borç) ödenmez.


Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar.


Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır.


Alçak yer yiğidi hor gösterir.


Al elmaya taş atan çok olur.


Alet işler, el övünür.


Alışmış kudurmuştan beterdir.


Al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunsun (gocunur).


Allah bir kapıyı kapatırsa ötekini açar.


Allah dağına göre kar verir (verir kışı).


Allah doğrunun yardımcısıdır.


Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar.


Allah`ın bildiği kuldan saklanmaz.


Allah kulunu kısmeti ile yaratır.


Allah sabırlı kulunu sever.


Allah sağ eli sol ele muhtaç etmesin.


Allah`tan umut kesilmez.


Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir.


Almadan vermek, Allah`a mahsus (yaraşır).


Almadığın hayvanı kuyruğundan tutma.


Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste.


Altın anahtar her kapıyı açar.


Altın eli bıçak kesmez.


Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur.


Altın yere düşmekle pul olmaz.


Altı olur, yedi olur, hep Allah`ın dediği olur.


Aman diyene kılıç kalkmaz (Eğilen baş kesilmez).


Ana evlâdını atmış, yar başında tutmuş.


Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz.


Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.


Araba devrilince (teker kırılınca) yol gösteren çok olur.


Araba ile tavşan avlanmaz.


Arabanın ön tekeri nereden geçerse arka tekeri de oradan geçer.


Ar dünyası değil kâr dünyası.


Arı bal alacak çiçeği bilir.


Arı, kızdıranı sokar.


Arık öküze bıçak çalınmaz.


Arpa eken buğday biçmez.


Arslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur).


Asil azmaz, bal kokmaz (kokarsa yağ kokar, çünkü aslı ayrandır).


Aslını inkâr eden (saklayan) haramzadedir.


Âşığa Bağdat sorulmaz (ırak değildir).


Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır.


Aşını, eşini, işini bil.


Aş taşınca kepçeye paha olmaz.


At, adımına göre değil, adamına göre yürür.


Ata eyer gerek, eyere er gerek.


Atanın (babanın) sanatı oğula mirastır.


Atasını tanımayan Allah`ını tanımaz.


At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın.


At binicisini tanır (bilir).


Ateş düştüğü yeri yakar.


Ateşle barut bir yerde durmaz.


Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.


Atılan ok geri dönmez.


Atın bahtsızı arabaya düşer.


Atın ölümü arpadan olsun.


Atın ürkeği, yiğidin korkağı.


Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz.


Atlasa kıl yapışmaz.


At ölür, itlere bayram olur.


At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.


At sahibine (biniciye) göre eşer (kişner).


At yiğidin yoldaşıdır.


Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz.


Ava giden avlanır.


Av avlayanın, kemer bağlayanın.


Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.


Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz.


Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin.


Ayağını yorganına göre uzat.


Ayağı yürüten baştır.


Ayı görmeden bayram etme.


Ayıpsız yâr (dost) arayan, yârsız (dostsuz) kalır.


Ay ışığında ceviz silkilmez.


Aza demişler: “Nereye?”, “Çoğun yanına” demiş.


Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz.


Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başım.


Az söyle, çok dinle.


Az tamah çok ziyan getirir.


Az veren candan, çok veren maldan.

-B-

Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır.


Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana.


Baca eğri de olsa duman doğru çıkar.


Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun).


Bağla atını, ısmarla Hakk`a.


Bağlı koyun yerinde otlar.


Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.


Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu.


Bal bal demekle ağız tatlanmaz.


Balık baştan avlanır.


Balık baştan kokar.


Balın olsun tek, sinek Bağdat`tan gelir.


Balta değmedik (girmedik) ağaç (orman) olmaz.


Bal tutan parmağını yalar.


Bana benden her ne olursa, başım rahat bulur dilim susarsa.


Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.


Baskın basanındır.


Baskısız (çivisiz) yongayı (tahtayı) yel (el) alır, sahipsiz tarlayı sel alır.


Başa gelen çekilir.


Başa gelmeyince bilinmez.


Baş başa bağlı, baş da şeriata.


Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz.


Baş dille tartılır.


Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinde taşısın.


Baş kes, yaş kesme.


Baş nereye giderse ayak da oraya gider.


Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla.


Bedava sirke baldan tatlıdır.


Belâ geliyorum demez.

Beleş atın dişine (yaşına, yularına, dizginine) bakılmaz.

Besle, büyük danayı; tanımasın anayı.

Besle kargayı, oysun gözünü.

Beş parmağın beşi bir değil (olmaz).

Beterin beteri vardır. Bıçağı kestiren kendi yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu.
Bıçak sapını kesmez.

Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz).

Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır.

Bilinmedik aş ya karın ağrıtır, ya baş.

Bilmemek ayıp değil, sormamak (öğrenmemek) ayıp.

Bin bilsen de bir bilene danış.

Bin dost az, bir düşman çok.

Bin merak bir borç ödemez.

Bin nasihatten bir musibet yeğdir.

Bin ölçüp bir biçmeli.

Bin tasa (kaygı) bir borç ödemez.

Bir adama kırk gün deli desen deli olur.

Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın.

Bir ağızdan çıkar bin ağıza yayılır.

Bir ahırda at da bulunur, eşek de.

Bir başa bir göz yeter.

Bir bulutla kış olmaz (Bir çiçekle yaz gelmez).

Bir çöplükte iki horoz ötmez.

Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış.

Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin görmesin.

Bir elin nesi var iki elin sesi var.

Bir evde düzen olunca düzenbaz olmaz.

Bir göz ağlarken öbür göz gülmez.

Bir günlük beylik, beyliktir.

Bir insanı tanımak için ya alış veriş etmeli, ya yola gitmeli.

Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar.

Bir koyundan iki post çıkmaz.

Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur (vardır).

Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır.

Bir selâm bin hatır yapar.

Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge.

Bir sürçen atın başı kesilmez.

Bir şeyin önüne bakma, sonuna bak.

Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden.

Bitli (kurtlu, çürük) baklanın kör alıcısı olur.

Boğaz dokuz (kırk) boğumdur (boğa boğa söyler).

Bol bol yiyen, bel bel bakar.

Borç iyi güne kalmaz.

Borçlunun yalımı alçak olur.

Borçsuz çoban yoksul beyden yeğdir.

Borçtan korkan kapısını geniş (büyük) açmaz.

Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır.

Borç yiğidin kamçısıdır.

Bostan yeşil (gök) iken pazarlığa oturulmaz.

Boş çuval ayakta (dik) durmaz.

Boş fıçı çok (fazla) langırdar.

Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir.

Boş torba ile at tutulmaz (Boş torbaya eşek gelmez).

Böyle gelmiş böyle gider.

Bugün bana ise yarın sana.

Bugünün işini yarına bırakma.

Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir.

Buğday başak verince orak pahaya çıkar (kıymete biner).

Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince.

Buğdayın yanında acı ot da sulanır.

Bükemediğin eli öp.

Bülbülü altın kafese koymuşlar, "ah vatanım" demiş.

Bülbülün çektiği dil (i) belâsıdır.

Büyük balık, küçük balığı yutar.

Büyük başın derdi büyük olur.

Büyük lokma ye (de), büyük söz söyleme.

-C-

Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.

Cambaz ipte, balık dipte gerek.

Cana gelecek (kaza-zarar) mala gelsin.

Can boğazdan gelir.

Can canın yoldaşıdır.

Can cümleden aziz (dir).

Can çıkmayınca huy çıkmaz.

Canı yanan eşek attan yürük olur.

Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez.

Cennetin kapısını cömertler açar.

Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir.

Cins horoz yumurtada (iken) öter.

Cins kedi ölüsünü göstermez.

-Ç-

Çabuk parlayan, çabuk söner.

Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.

Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.

Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.

Çam sakızı, çoban armağanı.

Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar.

Çanakta balın olsun, arı Bağdat`tan gelir.

Çarşı iti ev beklemez.

Çatal kazık yere çakılmaz.

Çıkmadık candan umut kesilmez.

Çıngıraklı deve kaybolmaz.

Çiftçinin ambarı sabanın ucundadır.

Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hakk.

Çingene çingeneye çatmadıkça kasnak boynuna geçmez.

Çingeneden çoban olmaz, Yahudi`den pehlivan.

Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış.

Çirkefe taş atma üstüne sıçrar.

Çivi çıkar ama yeri kalır.

Çivi çiviyi söker.

Çobansız koyunu kurt kapar.

Çocuğa iş buyuran, ardına kendi düşer (Çocuğa iş, ardına sen düş/ Çocuğu işe sal,
ardınca sen var).

Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu (gıybet) olmaz.

Çocuğun yediği helâl, giydiği haram.

Çocuk büyütmek taş kemirmek.

Çocuk doğmadan kaftan biçilmez.

Çocuk düşe kalka büyür.

Çocuktan al haberi.

Çoğu zarar, azı karar.

Çok arpa atı çatlatır.

Çok bilen çok yanılır.

Çok gezen çok bilir.

Çok havlayan köpek ısırmaz.

Çok koşan (seğirten) çabuk (tez) yorulur.

Çok söyleme arsız olur, aç koyma hırsız olur (Aç bırakma hırsız olur, çok söyleme
arsız olur).

Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir.

Çürük tahta çivi tutmaz.

-D-

Dağ başı dumansız olmaz.

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.

Dağ ne kadar yüce olsa yol (onun) üstünden aşar.

Damlaya damlaya göl olur.

Danışan dağı aşmış, danışmayan (-ın) yolu şaşmış.

Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.

Davul dengi dengine çalar.

Davulun sesi uzaktan hoş gelir.

Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan.

Deli deliden hoşlanır, imam ölüden.

Deli ile çıkma yola, başına getirir (gelir türlü) belâ.

Deliye her gün bayram.

Demir nemden, insan gamdan çürür (Duvarı nem, insanı gam yıkar).

Demir tavında dövülür.

Denize düşen yılana sarılır.

Derdini söylemeyen derman bulamaz.

Dertsiz baş (kul) olmaz.

Dervişin fikri ne ise, zikri de odur.

Destursuz bağa girilmez (gireni sopa ile kovarlar).

Deveden büyük fil var.

Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.

Devletin malı deniz, yemeyen domuz.

Dibi görünmeyen suya girme.

Dikensiz gül olmaz.

Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim.

Dilin cismi küçük, cürmü büyük.

Dilin kemiği yok.

Dinsizin hakkından imansız gelir.

Doğmadık çocuğa kaftan (don) biçilmez.

Doğrunun yardımcısı Allah`tır.

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

Doğru söz (ağıdan) acıdır.

Dokuz at bir kazığa bağlanmaz.

Dolu bardak su almaz.

Dolu küpün sesi çıkmaz.

Dost acı söyler.

Dost başa bakar, düşman ayağa.

Dost dostun eyerlenmiş atıdır.

Dost ile ye, iç; alış veriş etme.

Dost kara günde belli olur.

Doğru söz (ağıdan) acıdır.

Dokuz at bir kazığa bağlanmaz.

Dolu bardak su almaz.

Dolu küpün sesi çıkmaz.

Dost acı söyler.

Dost başa bakar, düşman ayağa.

Dost dostun eyerlenmiş atıdır.

Dost ile ye, iç; alış veriş etme.

Dost kara günde belli olur.

Dostluk başka, alış veriş başka.

Dostun attığı taş baş yarmaz.

Duvarı nem, insanı gam yıkar.

Dünya malı dünyada kalır.

Dünya Sultan Süleyman`a bile kalmamış.

Dünya tükenir, yalan tükenmez.

Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör.

Düşman düşmana rahmet (gazel, yasîn) okumaz.

Düşmez, kalkmaz bir Allah.

-E-

Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane.

Eceli gelen köpek cami duvarına işer.

Eden bulur, inleyen ölür.

Eğilen baş kesilmez.

Eğreti ata (el atına) binen tez iner.

Eğri otur, doğru söyle.

Ekmeden biçilmez.

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını.

Elçiye zeval olmaz.

El elden üstündür.

El el ile, değirmen yel ile.

El elin eşeğini türkü çağırarak arar.

El eli yıkar, iki el de yüzü.

El için kuyu kazan, evvelâ kendi düşer.

El ile gelen düğün bayram.

El kazanı ile aş kaynamaz.

El mi yaman, bey mi? El yarası onulur (geçer, iyi olur) dil yarası onulmaz (iyi
olmaz).

Emanete hıyanet olmaz.

Emek olmadan yemek olmaz.

Er ekmeği er kursağında kalmaz.

Erkek arslan dişisinden kuvvet alır.

Er olan ekmeğini taştan çıkarır.

Erteye kalan, arkaya kalır.

Esirgenen göze çöp batar.

Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez.

Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir.

Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah`a ısmarla.

Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun, kimi kısa der.

Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez.

Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır.

Etle tırnak arasına girilmez.

Etme bulma dünyası.

Ev alma komşu al.

Evdeki hesap çarşıya uymaz.

Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet.

Evli evinde, köylü köyünde gerek.

-F-

Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp.

Fare (sıçan) deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (kıçına) kabak bağlamış.

Faydasız baş mezara yaraşır.

Fazla (artık) mal göz çıkarmaz.

Fırsat her vakit ele geçmez.

Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar.

-G-

Gafile kelâm, nafile kelâm.

Gammaz olmasa tilki pazarda gezer.

Garip kuşun yuvasını Allah yapar.

Gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun kılıcını çalar.

Gelene git denilmez.

Gemisini kurtaran kaptan.

Gelen gidene rahmet okutur (Gelen gideni aratır).

Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir (anlaşılır).

Gençlikte para kazan (taş taşı), kocalıkta kur kazan (ye aşı).

Gidilmeyen yer senin değildir (olmaz).

Gidip de gelmemek, gelip de görmemek (bulmamak) var.

Göğe direk, denize kapak olmaz.

Gönlün yazı var, kışı var.

Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.

Gönülden gönüle (kalpten kalbe) yol vardır.

(Kalp kalbe karşıdır).

Gönül ferman dinlemez.

Gönülsüz namaz göğe (göklere) ağmaz (Gönülsüz davara giden köpekten hayır gelmez).

Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş.

Gön yufka yerinden delinir.

(İp inceldiği yerden kopar).

Görenedir görene, köre nedir köre ne? Gören gözün hakkı vardır.

Görünen köy kılavuz istemez.

Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.

Göz görmeyince gönül katlanır.

Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulamaz.

Gülme komşuna, gelir başına.

Gülü seven dikenine katlanır.

Gün doğmadan neler doğar.

Güneş balçıkla sıvanmaz.

Güneş girmeyen eve doktor girer.

Güvenme dostuna, saman doldurur postuna.

Güvenme varlığa, düşersin darlığa.

Güzün gelişi yazdan bellidir.

-H-

Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke`ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye.

Haddini bilmeyene bildirirler.

Hak deyince akan sular durur.

Hak gelince, batıl gider.

Hak yerde kalmaz.

Hak yerini bulur.

Hamala semeri yük değildir (olmaz).

Hamama giren terler.

Haramın temeli olmaz (Haramdan şifa olmaz).

Harman dövmek keçinin işi değil.

Hastalık sağlık bizim (insan) için.

Hatasız kul olmaz.

Hay`dan gelen, Hu`ya gider (Selden gelen, suya gider).

Hayır dile komşuna, hayır gele başına.

Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar söyleşe söyleşe ( konuşa konuşa) anlaşır.

Hayvan yularından, insan ikrarından tutulur.

Hayvanı yardan düşüren bir tutam ottur.

Hekimsiz, hâkimsiz yerde oturma.

Her ağacın meyvesi olmaz.

Her ağaçtan kaşık olmaz.

Her çok azdan olur.

Her damardan kan alınmaz.

Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan.

Her Firavun`un bir Musa`sı olur.

Her horoz kendi çöplüğünde öter.

Her inişin bir yokuşu vardır.

Her işin başı sağlık.

Her kaşığın kısmeti bir olmaz.

Herkes bildiğini okur.

Herkesin arşınına göre bez vermezler.

Herkesin ettiği yoluna gelir.

Herkesin tenceresi kapalı kaynar.

Herkesin yorulduğu yere han yapılmaz.

Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez.

Herkes ne ederse kendine eder.

Her koyun kendi bacağından asılır.

Her kuşun eti yenmez.

Her şeyin bir vakti var, horoz bile vaktinde öter.

Her şeyin yenisi, dostun eskisi (makbuldür).

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.

Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar.

Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez.

Her ziyan bir öğüttür.

Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat (Hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır,
ne masat).

Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten.

Hiddetle kalkan nedâmetle oturur.

Hocanın (imamın) dediğini yap (söylediğini dinle), arkasından gitme (yaptığını yapma).

Hocanın (öğretmenin) vurduğu yerde gül biter.

Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.

Horozu çok olan köyde sabah geç olur.

Huy canın altındadır.

Huylu huyundan vazgeçmez.

-I-

Irmak kenarına çeşme yapılmaz.

Irmaktan geçerken at değiştirilmez.

Irz insanın kanı pahasıdır.

Isıracak it dişini göstermez.

Isırgan ile taharet olmaz.

Issız eve it buyruk.

-İ-

İbadet de gizli, kabahat de.

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.

İki at bir kazığa bağlanmaz.

İki baş bir kazanda kaynamaz.

İki cambaz bir ipte oynamaz.

İki dinle (bin işit) bir söyle.

İki el bir baş içindir.

İki karpuz bir koltuğa sığmaz.

İki ölç, bir biç.

İnsan beşer, kuldur şaşar.

İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde.

İnsan göre göre, hayvan süre süre (alışır).

İnsan insanın (adam adamın) şeytanıdır.

İnsanoğlu çiğ süt emmiş.

İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de odur.

İp inceldiği yerden kopar.

İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü.

İşine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba takar.

İş insanın aynasıdır.

İşleyen demir ışıldar (pas tutmaz).

İş olacağına varır.

İşten artmaz, dişten artar.

İt derisinden post olmaz.

İtin (köpeğin) duası kabul olunsaydı gökten kemik yağardı.

İt itin ayağına (kuyruğuna) basmaz.

İtle çuvala girilmez.

İtle yatan bitle kalkar.

İt ürür, kervan yürür.

İyi dost kara günde belli olur.

İyi evlât babayı vezir, kötüsü rezil eder.

İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.

İyilik eden iyilik bulur.

İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlik bilir.

İyilik (muhabbet) iki baştan.

İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir.

-K-

Kaçan balık büyük olur.

Kaçanın anası ağlamamış.

Kalaylı bakır küflenmez.

Kalıp kıyafetle adam, adam olmaz.

Kalp kalbe karşıdır.

Kanaat gibi devlet olmaz.

Kanatsız kuş uçmaz (olmaz).

Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar.

Kara haber tez duyulur.

Karaya sabun, deliye öğüt neylesin.

Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş.

Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış.

Karga, kekliği taklit edeyim demiş; kendi yürüyüşünü şaşırmış.

Karga yavrusuna bakmış, “benim ak-pak evlâdım” demiş.

Kartala bir ok değmiş, o da kendi yeleğinden.

Kâr, zararın kardeşidir (ortağıdır).

Katıra “baban kim?” demişler, “dayım attır” demiş.

Kaynayan kazan kapak tutmaz.

Kaza geliyorum demez.

Kazanmayanın kazanı kaynamaz.

Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.

Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu.

Keçi can derdinde, kasap yağ derdinde.

Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar.

Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur.

Kedinin boynuna ciğer asılmaz.

Kedi uzanamadığı (yetişemediği) ciğere pis (murdar) der.

Kele, köseden yardım gelmez.

Kelin ilâcı olsa başına sürer.

Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur.

Kem göz, kalp akçe sahibinindir.

Kendi düşen ağlamaz.

Kesilen baş yerine konmaz.

Keskin sirke küpüne (kabına) zarar verir.

Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz.

Kılıç kınını kesmez.

Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan.

Kırkından sonra azanı teneşir paklar.

Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani.

Kısmetinde ne varsa kaşığına o çıkar.

Kızı gönlüne (keyfine) bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya.

Kızını dövmeyen, dizini döver.

Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye.

Kiminin parası, kiminin duası.

Kimse ayranım (yoğurdum) ekşi demez.

Kimseden kimseye hayır yok (gelmez).

Kimsenin âhı kimsede kalmaz.

Koça boynuzu yük değil.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.

Kork Allah`tan korkmayandan.

Korku dağları bekletir.

Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak yeğdir (hayırlıdır).

Korkunun ecele faydası yoktur.

Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.

Köpeğe gem vurma kendisini at sanır.

Köpek ekmek veren kapıyı tanır.

Köpek sahibini ısırmaz.

Köpeksiz sürüye (köye) kurt dalar (iner).

Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.

Körler memleketinde şaşılar padişah olur.

Körle yatan şaşı kalkar (İtle yatan bitle kalkar).

Kötü komşu insanı (adamı) hacet sahibi eder.

Kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı.

Kötü söyleme eşine, ağu katar-aşına.

Kul azmayınca Hak yazmaz.

Kul hatasız (kusursuz) olmaz.

Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.

Kurda, “Neden boynun (ensen) kalın?” demişler; “İşimi kendim görürüm de ondan” demiş.

Kurt dumanlı havayı sever.

Kurt kocayınca köpeklere maskara olur.

Kurt tüyünü (köyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez.

Kuru lâf karın doyurmaz.

Kurunun yanında yaş da yanar.

Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.

Kuzguna yavrusu güzel (anka) görünür.

Küçük suda büyük balık olmaz.

Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü.

-L-

Lâfla peynir gemisi yürümez.

Ağızdan söz bir kez çıktı mı artık onu gizlemek mümkün değildir.

Çünkü onu herkesin duyması Lâtife lâtif gerek.

Lodosun gözü yaşlı olur.

Lokma çiğnenmeden yutulmaz.

-M-

Mahkeme kadıya mülk değil.

Mal bulunur, can bulunmaz.

Mal canın yongasıdır.

Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır.

Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar altın olur.

Maşa varken elini ateşe sokma.

Mayasız yoğurt çalınmaz (tutmaz).

Mazlumun âhı, indirir şahı (yerde kalmaz).

Merhametten maraz doğar.

Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan.

Mescide gerek olan meyhaneye haramdır.

Meyveli ağacı taşlarlar.

Mızrak çuvala sığmaz (girmez).

Minareyi çalan kılıfını hazırlar.

Mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz.

Misafir kısmeti ile gelir.

Misafir on kısmetle gelir; birini yer dokuzunu bırakır.

Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.

Misafir üç gün misafirdir.

Muhabbet iki baştan.

Mühür kimde ise Süleyman odur.

Mürüvvete endaze olmaz.

-N-

Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz.

Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına.

Ne ekersen onu biçersin.

Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör.

Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.

Nerde birlik, orda dirlik.

Nerde hareket, orda bereket.

Ne verirsen elinle, o gider seninle.

Ne yavuz (azgın) ol asıl, ne yavaş (şaşkın, miskin) ol basıl.

Nikâhta keramet vardır.

Nisan yağmuru altın araba, gümüş tekerlek.

Niyet hayır, akıbet hayır (selâmet).

-O-

Oduncunun gözü omçada, dilencinin gözü çömçede.

Olacakla öleceğe çare bulunmaz.

Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar.

Olsa ile bulsayı ekmişler, hiç bitmiş (yel ile yuf bitmiş).

Ortak (kuma) gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş.

Osmanlı`nın ayağı üzengide gerek.

Otu çek, köküne bak.

Otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır.

Oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü.

Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş.

-Ö-

Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir.

Öfkeyle kalkan, zararla (ziyanla) oturur.

Öküze boynuzu yük değil.

Ölenle ölünmez.

Ölmüş eşek, kurttan korkmaz.

Ölüm kalım (dirim) bizim için.

Ölüm ile öç alınmaz.

Önce can, sonra canan.

Önce düşün, sonra söyle.

Öpülecek el ısırılmaz.

-P-

Padişahın bile arkasından kılıç sallarlar.

Papaz her gün pilâv yemez.

Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz (bilinmez).

Paranın yüzü sıcaktır.

Para parayı çeker.

Parayı veren düdüğü çalar.

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Pilâv yiyen, kaşığını yanında (belinde) taşır.

Pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın.

Püf demeye dudak ister.

-R-

Ramazanda yalan söyleyenin (oruç yiyenin) bayramda yüzü kara olur.

Rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar.

Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür.

Rüzgâr eken, fırtına biçer.

Rüzgâr esmeyince yaprak kıpırdamaz (dal oynamaz).

Rüzgârın önüne düşmeyen yorulur.

-S-

Sabah ola, hayır ola (gele).

Sabır acı ise de (acıdır) meyvesi tatlıdır.

Sabreden derviş, muradına ermiş.

Sabreyle işine, hayır gelsin başına.

Sabrın sonu selâmettir.

Saçın ak mı kara mı, önüne düşünce görürsün.

Sadık dost akrabadan yeğdir.

Sefa ile yenen cefa ile kazanılır.

Sağ baş yastık istemez.

Sağ elinin verdiğini sol elin görmesin.

Sağır işitmez, uydurur (yakıştırır).

Sağlık, varlıktan yeğdir.

Sahipsiz eve it buyruk.

Sakınılan göze çöp batar.

Sakla samanı, gelir zamanı.

Sanat altın bileziktir.

Sana taşla vurana, sen aşla vur (dokun).

Sanatını ustadan öğrenmeyen (görmeyen) öğrenemez.

Sana vereyim bir öğüt: Kendin ununu kendin öğüt.

Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış.

Sayılı gün tez geçer.

Sayılı koyunu kurt kapmaz.

Sebepsiz kuş bile uçmaz.

Sel gider kum kalır (kişi ettiğini bulur).

Sen işlersen mal işler, insan öyle genişler.

Sen işten korkma, iş senden korksun.

Serçeden korkan darı ekmez.

Sermayen bir yumurta ise taşa çal.

Sevda geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur.

Seyrek git sen (sıkça varma) dostuna, kalksın ayak üstüne.

Sıçan çıktığı deliği bilir.

Sıçan geçer yol olur.

Sinek küçüktür ama mide bulandırır.

Sinek pekmezciyi tanır.

Soğanın acısını yiyen bilmez doğrayan bilir.

Sona kalan dona kalır.

Son pişmanlık fayda vermez.

Sonradan gelen devlet, devlet değildir.

Soran yanılmamış.

Sora sora Bağdat bulunur.

Sorma kişinin aslını, sohbetinden bellidir.

Söyleyenden dinleyen arif gerek.

Söz ağızdan çıkar.

Söz gümüşse, sükût altındır.

Sözünü bil, pişir; ağzında der, devşir.

Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.

Su akarken testiyi doldurmalı.

Su bulanmayınca durulmaz.

Su bulununca (görülünce) teyemmüm bozulur.

Su küçüğün, söz (sofra) büyüğün.

Su testisi su yolunda kırılır.

Su uyur, düşman uyumaz.

Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork.

Sükût ikrardan gelir.

Sürüden ayrılanı (ayrılan kuzuyu, koyunu) kurt kapar (yer).

Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.

-Ş-

Şahin, sinek avlamaz.

Şakanın sonu kakadır.

Şap ile şeker bir değil.

Şeriatın kestiği parmak acımaz.

Şeytanın dostluğu darağacına kadardır.

Şeytanla kabak ekenin, kabak başına patlar.

Şimşek çakmadan gök gürlemez.

Şöhret afettir.

-T-

Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır.

Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın.

Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz.

Tarlaya saban, sürüye çoban.

Taşa çıkan keçinin, ağaca çıkan oğlağı olur.

Taşıma (dökme) su ile değirmen dönmez.

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Tatlı ye, tatlı söyle (konuş).

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.

Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur.

Tebdil-i mekânda ferahlık vardır.

Tek kanatla kuş uçmaz.

Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin.

Terazi var, tartı var; her şeyin bir vakti var.

Tereciye tere satılmaz.

Terzi kendi söküğünü dikemez.

Testiyi kıran da bir, suyu getiren de.

Teşbihte (temsilde) hata olmaz.

Tevekkelin (tevekküllünün) gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez).

Tırnağın varsa başını kaşı.

Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır.

Tilki tilkiliğini bildirinceye kadar post elden gider.

Tilkiye, “Tavuk kebabı yer misin?” diye sormuşlar; “Adamı güldürmeyin” diye cevap
vermiş.

Tok, acın hâlinden bilmez (Var ne bilsin yok hâlinden).

Tuz, ekmek hakkını bilmeyen kör olur.

Türk karır, kılıcı karımaz.

Türkün aklı sonradan gelir.

-U-

Ucuz alan pahalı alır (pahalı alan aldanmaz).

Ucuz etin yahnisi yenmez (tatsız olur).

Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti.

Ulular köprü olsa basıp geçme.

Ulu sözü dinlemeyen, uluyakalır.

Ummadığın taş baş yarar.

Umut, fakirin ekmeğidir.

Ustanın çekici bin altın.

Uşağı işe koş, sen de ardına düş.

Uyuyan yılanın kuyruğuna basma (basılmaz).

-Ü-

Üçlenmemiş eken, olmamış biçer.

Ürümesini (ürmesini) bilmeyen köpek (it), sürüye kurt getirir.

Ürüyen köpek ısırmaz (kapmaz).

Üşenenin (utananın, erinenin) oğlu kızı olmamış.

Üzüm üzüme baka baka kararır.

-V-

Vakit nakittir.

Vakitsiz öten horozun başını keserler.

Var evi, kerem evi; yok evi, verem evi.

Varını veren utanmamış.

Var ne bilsin yok hâlinden.

Varsa (var mı) pulun, herkes kulun; yoksa (yok mu) pulun, dardır yolun


(Paran varsa, cümle âlem kulun; paran yoksa, tımarhane yolun).

Var varlatır, yok söyletir.

Veren eli herkes öper.

Verip pişman olmaktansa, vermeyip düşman olmak yeğdir.

Verirsen doyur, vurursan duyur.

Verirsen veresiye, batarsın karasuya.

Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud.

-Y-

Yabancı koyun kenara yatar.

Yağına kıymayan, çöreğini yavan (yoz, kuru) yer.

Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi hâlini bilse hoş değil mi?

Yakın (hayırlı) dost (komşu), hayırsız akrabadan (hısımdan) yeğdir (iyidir).

Yalancı kim? İşittiğini söyleyen.

Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Yalnız öküz, çifte (boyunduruğa) koşulmaz.

Yalnız taş duvar olmaz.

Yanlış hesap Bağdat`tan döner.

Yapı taşı, yapıdan kalmaz.

Yarası olan gocunur.

Yarım elma, gönül (hatır) alma.

Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder.

Yarınki kazdan, bugünkü tavuk yeğdir.

Yaş kesen, baş keser.

Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir.

Yatanın, yürüyene borcu var.

Yatan kurttan, yeler tilki yeğdir.

Yavaş (yumuşak huylu) atın çiftesi pek (yavuz) olur.

Yavuz at, yemini (yavuz it ününü) kendi artırır.

Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır.

Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.

Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.

Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.

Yazın gölge kovan, kışın karın ovar.

Yeğniği yel alır, ağır yerinde kalır.

Yel, kayadan ne koparır (aparır).

Yemeyenin malını yerler (üstüne bir bardak bu içerler).

Yerdeki yüze basılmaz (kimse basmaz).

Yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir.

Yerin kulağı var.

Yılana yumuşak diye el sunma.

Yılanın başı küçükken ezilmeli.

Yıl uğursuzundur.

Yırtıcı (alıcı) kuşun ömrü az olur.

Yiğidin malı meydandadır.

Yiğidin sözü, demirin kertiği.

Yiğit arkasından vurulmaz.

Yiğit meydanda belli olur.

Yiğit yarasına yiğit katlanır.

Yiğit yiğide at bağışlar.

Yoğurdum (ayranım) ekşidir diyen olmaz.

Yoksul âlâ ata binse, selâm almaz.

Yol bilen kervana katılmaz.

Yolcu yolunda gerek.

Yoldan (yol ile) giden yorulmaz.

Yoldan kal, yoldaştan kalma.

Yol sormakla bulunur.

Yol yürümekle, borç ödemekle tükenir.

Yularsız ata binilmez.

Yumurtasına hor bakan civcivini cılk eder.

Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir.

Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

Yuvayı yapan dişi kuştur.

Yürük ata kamçı değmez.

Yürük at yemini kendi artırır.

Yüzü güzel olanın huyu da güzeldir.

Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur.

Yüz, yüzden utanır.

-Z-

Zahirenin ambarı sabanın ucundadır.

Zahmetsiz rahmet olmaz.

Zararın neresinden dönülse kârdır.

Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır.

Zenginin malı, züğürdün çenesi yorar.

Zırva tevil götürmez.

Zora dağlar dayanmaz.

Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar.

Zorla güzellik olmaz.

Zor oyunu bozar.

Zurnada peşrev olmaz (ne çıkarsa bahtına).

Züğürtlük zâdeliği bozar.

-A-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder